TBMM (AA) – MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Gazze meselesi hem tarihen hem vicdanen hem ahlaken hem de dinen Türkiye’nin de meselesidir. Gazze düşerse son yurdumuzun etrafındaki kuşatma sertleşmekle kalmayacak, sık sık ifade ettiğim üzere, milli güvenlik tehditleri katlanacaktır.” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden çekilmesinin Orta Doğu ve Balkanlar’da büyük bir boşluk meydana getirdiğini ve bunu doldurma mücadelesinin bu bölgelerde devamlı istikrarsızlıklara sebep olduğunu söyledi.
Gazze’de masumların kanının hala döküldüğünü ifade eden Bahçeli, “İnsanlık değerleri sükut etmekle kalmamış, barbarlık güncellenmiş, yeni sürümüyle Gazze Şeridi’ni kırıp geçirmiştir.” diye konuştu. Bahçeli, modern dünyanın gözü önünde, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere sayıları 35 bini aşan sivil ve mazlum Filistinli’nin açıkça ve alçakça işlenen soykırım suçunun kurbanı olduğunu belirtti.
Bahçeli, “33. Arap Ligi Zirvesi’nde kabul edilen deklarasyondaki acilen ateşkesin sağlanmasıyla birlikte bağımsız Filistin devletinin kurulmasına yönelik beklentinin duyurulması ortak bir iradenin teessüsü açısından kayda değer bir gelişmedir. Bununla ilişkili olmak üzere, Orta Doğu Uluslararası Barış Konferansı’nın toplanmasına yönelik çağrının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği de ileriki günlerde netleşecektir. Gazze’yi kapsamına alması mecburi olan daha akut, daha akılcı politik tedbir ve teklifler varken uluslararası mahiyetli konferans talebine niçin ihtiyaç duyulduğu bir başka tartışma konusudur.” diye konuştu.
Küresel vicdanın İsrail’e karşı baskısını artırması gerektiğini ifade eden Bahçeli, “Uluslararası toplum ve kuruluşlar ateşkes ve barış ortamının tesisi hususunda aralıksız devrede olmalıdır. Durdurulması gereken terör devleti İsrail’dir. Susturulması gereken siyonist ilkelliktir.” değerlendirmesinde bulundu.
Görüldüğü kadarıyla İsrail hükümetinde ve toplumunda bir yarılmanın söz konusu olduğuna, savaş karşıtlarının protesto ve gösterilerinin yoğunluk kazandığına dikkati çeken Bahçeli, “Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın İsrail Başbakanı’nı ve Savunma Bakanı’nı işlemiş oldukları savaş ve insanlık suçları nedeniyle yakalama kararı müracaatında bulunması caniler için çemberin daraldığını göstermesinin yanı sıra çok önemli bir gelişmedir. Soykırımcıların kaçışı veya kurtuluşu Allah’ın izniyle yoktur.” ifadelerini kullandı.
– “Bedeli şehit kanlarıyla ödenmiştir”
Netanyahu’nun gittikçe yalnızlaştığını, güvendiği dağlara karlar yağdığını vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Gazze meselesi hem tarihen hem vicdanen hem ahlaken hem de dinen Türkiye’nin de meselesidir. Gazze düşerse son yurdumuzun etrafındaki kuşatma sertleşmekle kalmayacak, sık sık ifade ettiğim üzere, milli güvenlik tehditleri katlanacaktır. Lütfen dikkat buyurunuz, vadedilmiş topraklar ve son aşamada kurulacak yeni dünya düzeni için fethedilecek nihai ülke, Kabala yorumcularına göre Edom’dur. Edom ise Anadolu’nun ilk çağlardaki adıdır. PKK aparatı HDP’de eşbaşkanlık görevini üstlenmiş temelsiz bir zatın 2019 yılında söylediği ‘buralar vadedilmiş topraklar, Musa bütün ömrünü bu toprakları aramak için geçirdi’ sözleri dün gibi kulaklarımızda çınlamaktadır. Siyonizmin kuklası bölücü terör örgütüdür. Sömürgecilerin kara kutusu bölücü mihraklardır. Anadolu’ya vadedilmiş topraklar tarif ve tanımı getirenler kanı ve sütü bozuk düşman çevrelerdir. Anadolu coğrafyası vadedilmiş toprak değil, Türk milletinin varlık hükmü, varoluş hürriyeti, ebediyen vatan hüviyetidir. Bedeli şehit kanlarıyla ödenmiştir.”
Bahçeli, bu kapsamda çıkarılacak sonucu da “Misakı Milli’ye mücavir coğrafyalardaki her türlü menfi veya müspet gelişme vatan ve millet yapımıza çok yönlü tesir etme potansiyeli taşımaktadır. Şayet en küçük ihmal ve kayıtsızlık gösterilirse bunun sonuçlarının ağır ve acıklı olacağını tarihsel tecrübeler belgeleyip bildirmektedir. Jeopolitik miras ve müktesebatımızın işaret ve ifade ettiği gerçek de budur.” şeklinde açıkladı.
– “Gazze’ye baktığımızda 400 yüzyıllık anılarımızı görüyoruz”
Prof. Dr. Fahir Armaoğlu’nun “Türk Dış Politikası Tarihi” adlı eserindeki Misakı Milli tanımını anımsatan Bahçeli, “Her zaman söyledim, gene inançla haykırıyorum: ‘Misakı Milli, mülkü millettir, millet ise Türk’tür.’ Ve Misakı Milli zaman aşımına uğramadığından mühürlenmemiş sayfaları açıktır, günü geldiğinde mutlaka ibra ve ihata edilecektir.” diye konuştu.
Büyük Selçuklu devletinde vatan kavramının, yer ve yurt tutmak ile bir ve aynı olduğunu ve Sultan Alparslan’ın vatan şuurunu, “Mülk ticaret eşyası değildir.” ifadesiyle açıkladığını ve anlamlandırdığını vurgulayan Bahçeli, “Nitekim toprak bir kimlik olup asla mal veya arazi parçası değildir.” dedi.
Ziya Gökalp’in de vatanı, milli kültür olarak tanımladığını, vatan sevgisinin milli vazifelerden ve milli ülkülerden doğduğunu paylaştığını belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
“Milli kültürümüzün yaşandığı ve yaşatıldığı, dahası hafızamızda taşıdığımız, kalbimizde tasdik ettiğimiz her yer bizim için vatandır. Mecnuna nasıl cihan dopdolu Leyla görünüyorsa bize de vatan görünmektedir. Gazze’ye baktığımızda 400 yüzyıllık anılarımızı görüyoruz. Gazze’ye baktığımızda işgali, istilayı, oyunlarla elimizden çekilip alınan mahzun bir şehrin hüznüne şahit oluyoruz. Bu nedenle Filistin davasında tarafsız kalmak milli ve namuslu bir siyaset tercihi olamaz. Bebeklerin ölümüne sessiz kalan bir dünya tükenmiş ve sönmüş bir dünyadır. Eğer dirayetli ve teyakkuz halinde olamazsak, eğer öngörüyle ve stratejik bakışla hareket edemezsek, eğer yarının temellerini bugünden atamazsak, Gazze’de sahne alan vahşiliklerin tıpkısının aynısına vatanımızda da maruz kalmamız muhtemeldir. Gazze’de barış ve huzurun sağlanması, 1967 sınırları çerçevesinde bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğünü temin etmiş bir Filistin devletinin kurulması bir yanda Orta Doğu’yu, diğer yanda da Türkiye’yi mutlaka rahatlatacaktır. Madden ve fiziken çekildiğimiz topraklarda manen ve fikren sonuna kadar varız, ilahi adaletin tecellisine inşallah hep birlikte şahitlik edeceğiz.”
– “Batı’nın kirli politik yüzünün ifşasından başka bir şey değildir”
Vladimir Putin’in yeniden devlet başkanı seçilmesinden sonra ilk resmi ziyaretini Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığına dikkati çeken Bahçeli, iki ülke lideri arasında “Yeni Dönemde Kapsamlı Stratejik İşbirliği Ortaklığının Derinleştirilmesi Ortak Bildirisi”nin imzalanarak ilan edildiğine işaret etti.
Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şi Cinping’in, Çin ile Rusya’nın küresel güneyin birliğini ve gücünü tesis edeceğini, dünyanın çok kutupluluğa yönelik genel tarihi eğiliminin takibini stratejik tercih olarak benimsediklerini açıkladıklarına dikkati çeken Bahçeli, buna karşılık ABD’nin Pasifik’i askerleştirme çabaları hızlanırken, Japonya ile “ortak komuta” yapısı kurma adımının, Japonya ve Avustralya ile “ortak hava ve füze savunma ağı” oluşturma arayışının, bu üç ülke arasındaki ortak tatbikatların, bölgeye orta menzilli füze konuşlandırma amaçlarının küresel gerilimi devamlı canlı tuttuğunun altını çizdi.
Bahçeli, Türkiye’yi de tehdit eden yaygın hegemonya mücadelelerinin insanlığın geleceğini ve güvenliğini riske attığının tartışılmayacak ölçüde meydanda olduğunu vurguladı.
Fransa Ulusal Meclisi’nin, 17 bin kilometre uzaklıktaki deniz aşırı sömürgesi ve nikel zengini Yeni Kaledonya’da, 10 yıl yaşamış Fransızların oy kullanmasını kararlaştırmasıyla, bu ada ülkesinin kaosun içine yuvarlandığını belirten Bahçeli, şunları söyledi:
“Kıbrıs konusunda Türkiye’ye parmak sallayan ve dayatmalarda bulunan AB ülkelerinin, Fransa’ya dönüp de ‘ne arıyorsun bu okyanus ülkesinde’ sorusunu soramaması, bize göre Batı’nın çifte standartçı ve kirli politik yüzünün ifşasından başka bir şey değildir. Kendilerine her şeyi mubah sayan Batılı ülkeler köşeye sıkışmış, sömürdükleri coğrafyaların asıl sahiplerinin uyanışları karşısında çaresizliğe gömülmüşlerdir. Dahası Fransa’nın Yeni Kaledonya’daki ayaklanmalardan Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı sorumlu tutması, olayları körüklediğimizi iddia etmesi en hafif tabirle utanmazlıktır.”
– “Dünya kabuk değiştirmektedir”
Fransa’nın uzun yıllar sömürgesi olan Burkina Faso, Mali ve Nijer’in 17 Mayıs 2024’te Sahel İttifakı Konfederasyonu’nu kuracak anlaşmanın ön taslağında mutabakata varmalarını, “dikkate değer gelişme” olarak niteleyen Bahçeli, “Dünya kabuk değiştirmektedir. Elbette bu sancılı olmaktadır. Yeni bir dünyanın kapıları açılmak üzere zorlanmaktadır. Ancak nasıl açılacağı, açılınca nelerle karşılaşılacağı belirsizdir.” ifadelerini kullandı.
The Economist Dergisi’nde 9 Mayıs 2024’te yayımlanan bir makalede, “liberal uluslararası düzenin parçalandığı, çöküşün ani ve geri dönülemez olabileceğinin” ileri sürüldüğünü belirten Bahçeli, MHP’nin bu tespiti çok önceden yaptığını, “Türk Kuşağı: Türkiye’nin Büyük Stratejisi” adlı çalışmasıyla da fikri ve siyasi tefekkür marifetini açık seçik kayda geçirdiğini kaydetti.
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Parçalanan, haksızlıklara ve sefalet içindeki bir dünyaya ortam açan liberal düzenin kıyıya vuran enkazı Doğu’dan yükselen aydınlıkla kaldırıp atılacaktır. Bu aydınlık Türk aklıdır, Türk devridir, Türk kuşağıdır, Türk birliğidir. Sunduğumuz zamanlar üstü çözüm birlik, dirlik, kardeşlik, kültür, refah, barış, istikrar, huzur ve kalkınma mahreçlidir. Türk Kuşağı Stratejisi çerçevesinde takip ve temin edilecek her politika ve ortaya çıkan veya çıkabilecek her başarılı icraat, bu huzur ve barış kuşağını daha genişletecek, farklı ülkelerin gönüllü katılımıyla Türkiye’nin çekim merkezi olması, beklenen yeni dünya düzeni sisteminde sevk ve idare edici bir role ulaşması kaçınılmaz hale gelecektir. Başta ekonomi olmak üzere, pek çok alanda uygulanan Oyun Teorisi’nde, oyunculardan biri kazanıyor, diğeri tamamen kaybediyorsa, bunun adı sıfır toplamlı bir oyundur. Burada asıl öncelik kazanmaktır. Dikkatli ve ihtiyatlı bir oyuncu muhtemel kayıplarını en aza çekecek bir strateji takip edecektir. Her oyuncunun, oyunu kazanmak imkanı bulduğu zaman bu oyun artı toplamlı oyundur. Oyun Teorisi’nde artı toplamlı oyunlar işbirliğine ve müzakereye dayanmaktadır. Bizim teklifimiz sıfır toplamlı değil, artı toplamlı oyundur, yani herkesin kazanmasıdır, böylelikle Türk-İslam medeniyeti yeni bir atılım ve hamleyle sivrilecektir. Ancak kutlu hedeflerin zorlu etapları vardır ve olması da gayet doğaldır.”
– “Kanaatimce birbirinden bağımsız gelişmeler değildir”
Bahçeli, Türkiye’nin çevresinde birbiriyle iç içe geçen olayların vuku bulduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye’nin Filistin meselesinde gösterdiği samimiyet ve duyarlılık, Sayın Cumhurbaşkanımızın Irak ziyaretiyle somutlaşan ve iki ülke arasında siyasi ve ticari köprü olacak Kalkınma Yolu Projesi’nin geniş imkan ve kazanımları, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de istikrar ve işbirliği çabaları, Azerbaycan’ın batı bölgeleriyle Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayacak ve bölgesel işbirliğini güçlendirecek Zengezur Koridoru’nun stratejik değerinin öne çıkması, bu çerçevede Bakü ile Tahran yönetiminin kara yolu ve demir yolu köprüsünün inşası hususunda anlaşması, hem Rusya’nın Batı dünyasıyla ilişkilerinde hem de Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan arasında kilit role sahip olan Laçin Koridoru’nun stratejik muhtevası, Türkiye- Rusya ve İran arasındaki Astana mekaniğinin bölgesel barış ve istikrara destek veren sonuçları, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın sözde soykırım iddialarını çürüten ve tekzip eden beyanları, İsrail’in, Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan İran Konsolosluğuna saldırması ve 7 İran askerinin ölümü, Ardından İran ve İsrail arasındaki yüksek gerilim ve karşılıklı saldırılar, Slovakya Başbakanı’nın uğradığı suikast, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 19 Mayıs’ta bir baraj açılış töreni maksadıyla buluşmaları hitamında yaşanan elim helikopter kazası, kanaatimce birbirinden bağımsız gelişmeler değildir.”
(Sürecek)