Son dönemde ülkemizdeki düşük tasarruf eğilimini tersine çevirmek adına bireysel emeklilik sistemine verilen ve katkı payının % 25 i kadar olan cömert devlet katkısı teşviği sermaye piyasalarının can suyu oldu.
Kredi Garanti Fonu’nun devreye alınması ile birlikte bankacılık sisteminin kullandırdığı kredilerin artması faizlerin de artmasını beraberinde getirdi. Üstüne bir de enflasyondaki artış, hazinenin artan borçlanma tutarları derken devlet iç borçlanma senedi faizleri ve bu faizlerin üzerine risk primi eklenerek satılan özel sektör borçlanma araçları faizleri de yükselmeye başladı. Bir yandan artan faizler diğer yandan bankacılık sistemine alternatif ya da daha doğru bir ifadeyle tamamlayıcı bir finansman mekanizması arayışı gözlerin sermaye piyasasına çevrilmesine yol açtı.
BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNDE 6.9 MİLYON KİŞİ VAR
Son dönemde ülkemizdeki düşük tasarruf eğilimini tersine çevirmek adına bireysel emeklilik sistemine verilen ve katkı payının % 25 i kadar olan cömert devlet katkısı teşviği sermaye piyasalarının can suyu oldu. Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre 27 Ekim itibariyle sistemde 6.861.837 kişi bulunuyor. Katılımcıların fon tutarı 64,7 milyar TL seviyesinde. Toplam devlet katkısı tutarı ise 9,3 milyar TL’ye ulaştı. Öte yandan otomatik katılım da sisteme 3 milyon 371 bin kişinin girmesini ve sistemde tasarruf yapmasını sağladı. Otomatik katılımla sisteme giren çalışanların fon tutarı 1,4 milyar lira ve devlet katkı payı tutarı ise 1,3 milyar TL seviyesinde. Otomatik katılıma verilen ilave teşviklerin ne denli cazip olduğu bu rakamlarla da net biçimde görülebiliyor. Ülkemizde sistem henüz yeni ve biriktirme aşamasında. Sistemden emekli olan kişi sayısı sadece 60 bin 640 seviyesinde. Bu ülkemiz için büyük bir fırsat penceresi sunuyor.
Hazine, en son olarak da yastık altı altının menkul kıymetleşmesini sağlayan altın tahvili ve sertifikası ihraç ederek piyasaları yeni bir mali enstrümanla tanıştırdı. Tüm bu çabalar finansal okuryazarlığın artmasına da önemli ölçüde destek sağlıyor.
Ve ülkemizin her bir noktasında ulaşamadığımız, sermaye piyasalarını anlatamadığımız çok sayıda tasarruf sahibi var. Ve bizim ulaşamadığımız tasarrufçuların bazılarına yurt dışından gelen yatırım bankacıları ulaşıp yabancı yatırım araçlarını sunuyorlar.
YATIRIMCILARA NASIL ULAŞILABİLİR?
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri olarak Kasım ayı başında Başbakan Yardımcımız Sn. Mehmet Şimşek’le bir araya gelip bir değerlendirme toplantısı yaptık. Toplantı için hazırlanırken memnuniyetle gördük ki piyasanın gelişimi için çıkarılmasını beklediğimiz yasal düzenleme sayısı oldukça azalmış. Bir başka deyişle kamu otoritesi kendine düşeni çok büyük ölçüde yapmış. Ama piyasamız istenen büyüklük düzeyine gelebilmiş mi sorusuna verebileceğim cevap ise ne yazık ki “hayır” olacak. Elbette bireysel emeklilik sistemindeki büyüme nedeniyle kurumsal yatırımcı tabanında meydana gelen büyümeyi ve yarattığı olumlu etkileri gözardı etmemek gerek ama Sayın Şimşek’in de ifade ettiği gibi Urfa’da; Antep’te, Trabzon’da ve ülkemizin her bir noktasında ulaşamadığımız, sermaye piyasalarını anlatamadığımız çok sayıda tasarruf sahibi var. Ve bizim ulaşamadığımız tasarrufçuların bazılarına yurt dışından gelen yatırım bankacıları ulaşıp yabancı yatırım araçlarını sunuyorlar. Görülen o ki yasal altyapı, ürün çeşitliliği ve getirileri konusunda batıdan geride olmamamıza rağmen en önemli eksikliğimiz piyasaları ve ürünlerimizi yatırımcılara ulaştırabilme noktasında yatıyor.
FİNANSAL SİSTEMDE BANKALARIN HAKİMİYETİ VAR
Bu noktada da ülkemiz finansal sisteminde bankacılığın hakim yapısı en önemli husus olarak karşımızda duruyor. Bankacılık sektöründe çalışan sayısı 200 bin civarında iken, yatırım kuruluşlarındaki toplam çalışan sayısı 5 bin civarında seyrediyor. Bir çok yatırım kuruluşunun dağıtım ağları, şubeleri birkaç büyük şehirle sınırlı. Bu da tasarruf sahibine ulaşma noktasında önemli bir kısıt oluşturuyor. Bankacılık sistemi son derecede yaygın dağıtım ağı ve güçlü pazarlama kadroları ile sermaye piyasası ürünlerini tanıtmada önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu konuda bankanın yönetim kurulu düzeyinde kararlı olması ve bu yeni vizyonla hazırlanacak stratejik planlar dahilinde satış pazarlama kanallarına hedefler verilmesi gerekir. Aksi takdirde haklı olarak bankacılar kendilerine hedef olarak verilen konvansiyonel bankacılık ürünlerine odaklanmaya devam edeceklerdir.
SERMAYE PİYASALARININ GÜNDEMİNDEKİ KONULAR
Yazımın sonunda sermaye piyasalarının gündemindeki konulara başlıklar halinde yer vermek isterim. İzleyen sayılarda bu başlıklardan bazılarını detaylı ele alabiliriz.
Genel Olarak;
• Tasarruf eğiliminin artırılması
• Sermaye piyasalarının tasarruflardaki payının artırılması
• Kamusal tasarrufların piyasalarımıza kazandırılması
• Finansal okuryazarlığın yaygınlaştırılması ve yatırımcı güveninin pekiştirilmesi
• Kurumsal yönetim uygulamalarının teşvik edilmesi
• Sektör çalışanlarının niteliklerinin artırılması
ARACILIK FAALİYETLERİ
Yatırımcı tabanının genişletilmesi
• Finansal ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi
• Kitlesel Fonlama
• Kaldıraçlı işlemlerdeki sınırlamalar
• Ödememe durumunda ÖST yatırımcılarının korunması
• Aracılık maliyetlerinin azaltılması
• Arz tarafının güçlendirilmesi
• Kamu şirketleri
• Halka açık küçük ve orta ölçekli şirketlerde likidite
PORTFÖY YÖNETİMİ VE YATIRIM FONLARI
• Yatırım ve emeklilik fonlarında performans algısı
• Emeklilik fonlarının yönetimi
• Performansa dayalı bir rekabet
• PYŞ’lerin alacağı asgari komisyon oranı
• PYŞ’lerin emeklilik fonu kurabilmesi
• Bağımsız yatırım danışmanlığının geliştirilmesi
• Kamusal fonların, hayat sigortalarının ve STK’ların mali varlıklarının PYŞ’ler aracılığıyla değerlendirilmesi
• MKYO hisse senetleri alım satım kazançlarının stopajının diğer hisse senetleriyle eşitlenmesi
Dr. Berra Doğaner
Turkish Yatırım Yönetim Kurulu Üyesi
TSPB Başkan Vekili