Geçenlerde ortaöğretime geçiş sınavı yapıldı. Küçük kızım önümüzdeki yıl bu sınava gireceği için, sanki sınava giriyormuşçasına kendisi için evde deneme sınavı yaptık. Odasında soruları çözerken, salona, yanımıza geldi ve “Baba, fen bilimleri testinin, yanlış hatırlamıyorsam 13’ncü sorusunda galiba bir hata var, çözemiyorum” dedi. Eşim hemen hatırladı ve “13’ncü soru hatalıymış” dedi. Bunun üzerine kızım, o soruyu boş bırakarak testleri çözmeye devam etti. Bunu neden anlattım. Bir problemi çözebilmek için o problemle ilgili yeterli veriye sahip olmak gerekiyor. Eğer eksik bir veri olursa, doğru sonuca ulaşmak mümkün değil, hep yanlış sonuca ulaşır ya da asla çözemezsiniz. Yanlış sonuca ulaşmak da çoğu kez, çözememekten daha vahim sonuçlar doğurur, doğurmaktadır.
Gerçek hayatta yeterli bilgiye sahip değilsek problemi çözebiliyor muyuz? Hem de nasıl…! Yeterli bilgi olmadan çözdüğümüz problemlere bir baksanız, neleeer neler. İşle ilgili her türlü veriye sahip sorumlu kişilerin/uzmanların altından kalkamadığı problemleri, konuyla uzaktan yakından alakası olmayan kişilerin ne kadar kolaylıkla çözdüğünü sıklıkla görürüz..! Ülkemizin siyasi-iktisadi sorunları, bir maçta yenilen takımın eksik yönleri, bir şirketin zarar etme nedenleri gibi sorunlar, kahve köşelerinde o kadar kolay çözülüveriyor ki…!
CEHALET İLE BİLGİÇLİK ARASINDAKİ BAĞ
İşletmelerde de aynı durumlar söz konusu. Bir yönetici ya da en alt kademedeki bir çalışan, şirketin başka bir bölümündeki problemle ilgili, hiçbir veriye/bilgiye sahip olmadığı halde, yaşanan ya da şahit olduğu problemleri hemencecik çözebiliyor. Problem çözmeyi mi, başkasına akıl vermeyi mi, yoksa biliyormuş gibi görünmeyi mi çok seviyoruz, bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki “cehaletle bilgiçlik taslama arasında yakın bir bağ” var. Buna ilave olarak, bilimsel düşünceyi kullanmak için üniversite bitirmiş olmak yetmiyor. Elbette, matematik/fen sorusu çözmekle, hayata dair bir konuda karşılaştığımız bir problemi çözmek aynı şey değil. Zira, hayatta karşılaştığımız problemlerin çözümünün çoğu kez tek bir çözüm yolu ya da sihirli bir formülü yoktur, karmaşık yapılara sahip olabiliyor. Önemli olan problem ne olursa olsun, onu çözme becerisine sahip olmaktır. Bu da ilköğretimden/aileden başlayarak, “problem çözme” eğitimiyle devam eden ve ilerleyen yıllarda eğitim sistemi ve rol modellerle bunun desteklendiği bir toplum yapısı içinde gelişebilecek bir beceri olup, ancak uzun yıllar alabilecek, eğitim sistemini kökten etkileyebilecek bir sistem kurmakla mümkündür.
BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK
Hepimizin kabul ettiği, bilinen bir şey var ki, bilgi çok değerli ve bilgi olmadan doğru sonuca ulaşmak mümkün değil. Uğur Mumcu’nun ifade ettiği gibi, gerçekten “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.” Bilimsel yaklaşım, problemlerin çözümü için yeterli veriyi oluşturmaktan geçiyor. Bu nedenle, bilim adamları, bir problemi çözmeden önce, analiz/ tahlil aşamasına çok önem verirler, aksi halde yanılma oranları çok artıyor.
O halde, karşılaştığımız bir problemin çözümü için ne yapmalıyız? Bunun pek çok yolu olmakla birlikte, George Polya’ya göre (1887-1985), gerçek hayatta rutin olan veya olmayan bir problemin çözümü için aşağıdaki süreçlerden geçmek gerekir. (Yrd.Doç. Murat Altun)
» Problemin net olarak anlaşılması, (neler verilmiştir, ne istenmektedir)
» Çözümle ilgili stratejinin seçilmesi, (veri, diyagram, tablo, kontrol listesi, süreçler arasında bağıntı kurma, farklı bakış açısı, benzeri konulara ilişkin çözüm örnekleri, iş akışı vs.)
» Stratejinin uygulanması (başarılı olmazsa, başa dönülerek, veriler ve çözüm yolları yeniden ele alınır, gerekirse strateji yeniden değiştirilir) ve
» Çözümün değerlendirilmesi, (elde edilen sonucun, beklenen ve tahmin edilen sonuç ile karşılaştırılması)
ORTAK AKIL KULLANILMALI
Problemin çözülmesine bu şekilde metodolojik yaklaşım ile gidilmesi halinde, sadece o problemin çözümü ile kalınmaz, ortaya bir düşünce zenginliği de çıkar. Bunun katkısı, en az problemin çözümü kadar önemlidir. Bu durum, bazı işletmelerde karşılaştığımız sinerjik bakış açısının, ortak aklı kullanmanın yarattığı zenginlikle eş değerdir. İş yaşamında esas olan, problemlerin ortaya çıkmaması için gerekli tedbirleri almak olmakla birlikte, sürekli olarak muhtelif sorunlarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Yönetim ve iş süreçlerinde yaşanan tıkanıkların yanında, karşılaşılan problemlerin çözümünde, veriye ve metodolojiye dayalı bilimsel yaklaşım sergilenmesi son derece önemli olup, bu durum işletmeye büyük değer katacaktır. Bunun yolu, yönetimin problem çözme becerileri konusunda çalışanları eğitime tabi tutması kadar, yöneticilerin bilimsel metodolojilerden yararlanma arzusu ve çalışanları bu yönde teşvik etmesiyle mümkündür.