Mehmet Niyazi Özdemir - Haber 1Haber 1

Mehmet Niyazi Özdemir

14 Mayıs 2018 - 23:19

ABONE OL

Aslında her insan nev-i şahsına münhasırdır. Bu dünyadan göçtüğünde muazzam bir boşluk bırakır. O boşluğu doldurmak kolay değildir. Ancak âlimlerin ve fikir adamlarının bıraktığı boşluk çok daha büyüktür. Zira âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir. (“Âlimler yeryüzünün kandilleridir. Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir.” Hadis-i şerif)

Geçtiğimiz hafta aramızdan ayrılan Mehmet Niyazi Özdemir, işte bu tarife uygun kişilerden biriydi. İslam’ın “oku” emrini en sadık şekilde yerine getirenlerin başında geliyordu. Bütün gününü kütüphanede ve kitapla geçiren başka bir insan tanımadım. Ve o yoğun kütüphane mesaisi sonunda belgesel tadında romanlar ortaya çıktı. Bunlar sayesinde halkımızın tarih şuurunu yeniden canlandı. Çanakkale’yi, Yemen’i ve Plevne’yi onun kaleminden okuduk. “Varolmak Kavgası”yla Anadolu köylüsünün samimiyetini soluduk. “İki Dünya Arasında” ile hakiki aşkı ve medeniyet şuurunu keşfettik. “Medeniyet Ülkesini Arıyor” ile tarihimizle iftihar etmeyi öğrendik. “İslam Devlet Felsefesi” ile tefekkür ufkumuz aydınlandı. “Yazılamamış Destanlar”la unutulmuş kahramanlarımızı tanıdık.

Ömrünün her anını vatan ve millet için harcarken hiçbir talebi olmadı. Tek bir derdi vardı: Gençlere tarih ve medeniyet şuuru vermek. Hep bu istikamette yürüdü. Samimiyeti ve tevazuu ile gönülleri fethetti. İçimizden yetişen değerlere ve özellikle gençlere çok büyük önem verirdi. Oktay Sinanoğlu ile ilgili bir yazısında şunları söylüyordu:

“Amerikan tarihinde ender görülecek şekilde 28 yaşında profesör olmuş, elli yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını çözerek adını matematik tarihine yazdırmış, 1973’te Almanya’nın en prestijli ödüllerinden olan ‘Aleksander von Humboldt’ ödülüne layık görülmüştür. Amerika Bilim ve Sanat Akademisi’nin ilk ve tek Türk üyesi olan Oktay Sinanoğlu iki kez kimya dalında Nobel’e aday gösterilmiştir. Siyasi sebeplerden dolayı hak etmesine rağmen Nobel’i alamadı; güzel milletimize bühtan etseydi, şanlı tarihimizi aşağılasaydı, ona Nobel değil, daha kim bilir neler verilirdi…

Almanya’nın ARD televizyonu Oktay Sinanoğlu’yla röportaj yapacağını duyurunca, saatini bekleyip ekran başına geçtim. Oktay Bey anadili gibi İngilizce konuşuyor, spikerin suallerine çatır çatır cevap veriyordu. İş Nobel ödülüne geldiği vakit Oktay Bey; “Bunun cevabını ferasetinize bırakıyorum.” dedi. Bunun üzerine spiker şu soruyu yöneltti: “Siz aşırı milliyetçisiniz, neden bilimsel çalışmalarınızı Amerika’da yapıyorsunuz?” Oktay Bey’in cevabı ibretlikti: “Bütün Avrupalılar milliyetçidir; ama bu soruyu sadece bana soruyorsunuz. Çeşitli sebeplerden dolayı milletimiz fakir düştü; devletimiz bilimsel kaynaklara yeteri kadar kaynak aktaramıyor. Ayrıca ben Amerika’da hangi üniversite ile anlaşma yaparsam, bulduğum sonuçları kendi devletimle paylaşacağıma dair kayıt koyduruyorum.”

Bu röportajdan bir süre sonra Kimya Enstitüsü’ne gitmiştim. Orada iki akademisyenin Oktay Sinanoğlu ile Einstein’ı bilimsel olarak mukayese etmelerine kulak misafiri oldum, kütüphanede kendisinin makalelerinin tercüme edildiğini, ‘Die Gesetze von Sinanoğlu’ (Sinanoğlu Kanunları) adı altında kitap olarak yayınlandığını görünce iftihar ettim.”

Mehmet Niyazi, bilimin değerini hakkıyla bilen ender aydınlarımızdan biriydi. Onun için de Türkiye’nin yetiştirdiği değerlere bu kadar yakından sahip çıkıyordu. Allah gani gani rahmet etsin.

Kemal Çiftçi

k.ciftci@gmail.com

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.