Gelir dağılımındaki adaletsizlik veya eşitsizlikler, uzun yıllardan beri ülkelerin ve dünya ekonomisinin karşı karşıya bulunduğu en önemli tehditlerin başında geliyor. Son dönemlerde yaşanan gelişmeler gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da artırıyor. Bu da ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediği gibi dünya barışını da tehdit ediyor. OECD verilerine göre ülkelerde nüfusun en zengin yüzde 10’u, nüfusun en fakir yüzde 10’undan yaklaşık 10 kat daha fazla kazanıyor. Bu oran 1980’lerde yaklaşık yüzde 7, 1990’larda yaklaşık yüzde 8, 2000’lerde ise yaklaşık yüzde 9’du. Bu da her 10 yılda bir dünya nüfusunun en zengin ile en fakir grubu arasındaki kazanç farkının yüzde 1 büyüdüğünü gösteriyor. Dünyada gelir dağılımının en adil olduğu ülkeler Kuzey Avrupa ülkeleri. Türkiye gelir dağılımındaki adaletsizlik listesinde aşama kaydetse de halen ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesim ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir uçurumu tam 12.6 kat.
CİNSİYET AYRIMCILIĞI GELİR ADALETSİZLİĞİNİ ARTIRIYOR
Eğitim alanındaki eşitsizlikler, fırsat eşitsizlikleri, artan uluslararası ticaret nedeniyle kalifiye işgücüne olan talebin artması, bu nedenle kalifiye ve kalifiye olmayan çalışanlar arasındaki ücret farkının büyümesi, cinsiyet ayrımcılığı, geçici işçilik ve yarı zamanlı çalışmaların artması gibi hususlar gelir adaletsizliğini artırıyor. Kriz dönemlerinde azalan kamu harcamaları, sosyal harcamalarda yapılan kesintiler ve artan işsizlik de gelir adaletsizliğinin en önemli nedenleri arasında. 2008 yılından beri boyutları değişerek yaşanan ve halen etkileri süren ekonomik kriz nedeniyle dünyada bir çok insan işsiz kaldı. Bu durum gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da bozdu. Gelir dağılımının bozulduğu yerlerde toplumsal barış yara alıyor ve toplum kesimleri arasında çalışmalar artıyor. Kişilerin eğitim fırsatları azalıyor, kişiler becerilerini geliştirme fırsatı bulamıyor. Bu da gelir adaletsizliğini artıyor ve sınıflar arasındaki değişim olasılığını düşürüyor.
GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK TERÖRİZME ZEMİN OLUŞTURUYOR
Son dönemlerde tüm dünyada artan terörizmin temel nedenlerinden birisinin de gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu ifade etmek yanlış olmayacak. Dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmının belirli ülkelerde toplanması, geri kalan ülkelerin çok küçük bir pay alması, fakirlik, geleceğe yönelik umutsuzluk gibi olumsuzluklar terörist faaliyetlerin gelişmesi için uygun bir zemin hazırlıyor. Dünyadaki gelir dağılımı adaletsizliğini kendi adalet sistemleriye değiştirmeye çalışan bireyler ve örgütler ortaya çıkıyor. Dünya ekonomisi ve barışına bu kadar olumsuz etkilerde bulunan gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması, ülkelerin ve dünyanın önündeki en önemli gündem maddelerinin başında gelmesi gerekiyor. Fakat aynı zamanda çözülmesi en zor konulardan birisi olan bu konuya yeteri kadar önem verildiğini ifade etmek maalesef değil.
GELİR DAĞILIMINDA ADALET SAĞLAMAK ÖNCELİKLİ HEDEF OLMALI
Ekonomi politikaları genelde kişi başına düşen ortalama geliri yükseltmeyi hedefler. Fakat ülkedeki toplam gelirin nüfusun az bir kesiminin elinde yoğunlaşması yerine geniş bir kesime adil bir şekilde dağıtılması bundan daha fazla önem taşıyor. Bir ekonomide yaratılan gelirin ülke nüfusu arasında adaletli dağıtılması, vergilerin adaletli alınması, geliri düşük olandan daha az, geliri yüksek olandan daha fazla vergi alınması, alınan vergilerin istihdam yaratan alanlara kanalize edilmesi, yeni istihdam olanaklarının geliştirilmesi, iş ve çalışma alanındaki düzenlemelerin uluslararası çalışma örgütünün kurallarına uygun yapılması, dünyada halen önemli bir sorun olan cinsiyet ayrımcılığının azaltılması gibi konular gelir eşitsizliğinin azaltılabilmesi için önem taşıyor. Gelir dağılımında adalet, ülkelerdeki ve dünyadaki istikrar için hayati önem taşıyor. Gelir eşitsizliğinin azaltılabilmesi için OECD gibi uluslararası kuruluşlara ve ulusal hükümetlere büyük sorumluluk düşüyor. Gelir eşitsizliğini azaltabilen ülkeler daha fazla büyüyebiliyor. Bu nedenle kişi başına düşen geliri artırmanın yanı sıra elde edilen bu gelirin geniş bir kesime ve adaletli bir şekilde dağıtılmasına yönelik tutarlı politika ve uygulamalar geliştirilmesi gerekiyor.