Hayır söylemedim derse ve iddiaların gerçek dışı olduğunu kanıtlarsa, mesele yok. Ancak her şeye karşın, bu sözleri söylediği kesin olarak iddia ediliyor…
Tayyip Erdoğan yıllar önce, taşımakta olduğu fikriyatını açıkça ortaya koymuş… Bugün ülke yönetimine dair bazı önemli korularda ne düşünüyor diye merak etmenin ve arayışa girmenin anlamı yok…
Bakın Tayyip Erdoğan, Başbakan olmadan önceki sürelerde neler söylemiş. Yeniden hatırlayalım
Yıl, 1993.
17 yıl önce…
“İkinci Cumhuriyet Tartışmaları” isimli kitabın yazarı Erdoğan’a soruyor:
“Kürtler, milli yapı içinde olmak istemezlerse ne olacak?”
Cevap:
“Onun kararını halk verecek.”
Soru:
“Kürtler, ayrı yaşamak istiyoruz derlerse?”
Cevap:
“Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir.”
Bu konuşmalardan şunu anlıyoruz:
Erdoğan, 1993’te “Türkiye’nin ameliyat edilmesi”ne sıcak bakıyordu.
Bir de devletin temel ilkeleri var.
Bu ilkelerin değişmesini istemek de “ameliyat” demek.
20 Ağustos 2001 tarihinde yaptığı konuşmada, Erdoğan bakın bu ilkeler konusunda neler söylüyor:
“Laiklik elbette gidecek. Tutturmuşlar, laiklik elden gidiyor, diye. Yahu bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına? Bu ne menem şey? Çıkıyor İçişleri Bakanı, devlet dine karışır, diyor. Eee… Gerisini niye söylemiyorsun. Din, devlete karışır, demiyorsun!”
“Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik…
Egemenlik Allah’ındır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, lafı koskoca bir yalan. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”
“AB’ye girmeyeceğiz. Girmek için koşturuyorlar. Boşuna… Onlar almamayı, biz de girmemeyi düşünüyoruz. AB’nin asıl adı, Katolik Hıristiyan Devletler Birliği’dir.”
“Ümmetçilik tutar. Yahu bu milletin bütünlüğü, “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesiyle sağlanır mı? Osmanlı, 30’u aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu. Biz de inanç birliği ile tutacağız.”
“Türkiye, Cezayir olur mu, diye soruyorlar. Biz hazmettire hazmettire geliyoruz. Allah’ın izniyle…”
Gördünüz mü?
Daha dört gün önce, “Biz kimseye bu ülke üzerinde ameliyat yaptırmayız” diyen Erdoğan’ın, yıllar önce ne “ameliyatlar” yaptığını?
Herhalde dili sürçtü:
“Başkaları yapamaz, biz yaparız” demek istedi. (T.Ünal – Kocaeligazetesi.com.tr 30. 12. 2010)
***
Bütün bu söylenenleri unutacak mıyız?
Başbakan bugün için geçmişteki bu düşüncelerinden ve bu düşüncelere dayalı planlarından sarfınazar mı etti?
“Laiklik elbette elden gidecek” mi?
“Hem laik hem Müslüman olunmaz” mı?
“Egemenlik Allah’ındır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin lafı, kocaman bir yalan” mı?
“Bu durumda belki Osmanlı eyaletleri sistemi benzeri bir şey yapılabilir” mi?
Bitmedi…
Anıtkabir’e çıkıp saygı duruşunda bulunmak; “Anıtkabir’de (ata’nın huzurunda) SAP GİBİ DURMAK” mıdır?
***
Bunun lami cimi olamaz…
Başbakan çıkar ortaya ya bunları ben kesinlikle söylemedim, kimse kanıtlayamaz der, ya da bu sözlerden ötürü, o zamanlar öyle düşünüyor ve söylüyordum ama bugün pişman oldum, değiştim ve artık o düşüncelerden döndüm der ve bunu ilan eder.
“Gelişerek değiştik” ya da “Milli Görüş gömleğini çıkardık” söylemi yeterli mi bilmiyoruz…
Ya da bu sözlerinden ötürü televizyonlarda ve yazılı basında zaman zaman gündeme gelen ağır eleştirileri sineye çekerek, durumu kabullenmiş olur…
Ayni düşünceleri elan taşıyorsa; çıkar bunu tereddütsüz açı açık kamuoyu önünde söyler… “Sözlerimin bugün de arkasındayım” der. Hiç olmazsa. “hayırcı” sahil kesimlerinin ve okumuş aydın kitlenin dışında ki vatandaşlar da; Başbakan’ın gerçek düşüncesini net biçimde öğrenmiş olurlar…
***
Siyasette söylediğin her sözü; ölçerek biçerek ve tartarak söyleyeceksin.
Zaman içerisinde çevir gazı yanmasın yapmayacaksın. Aksi halde inanırlığın büyük ölçüde aşağılara iner. Bugün olduğu gibi gittikçe tükenir…
“Anıtkabir’de ‘Ata’nın huzurunda SAP GİBİ DURMAK…” diye orada saygı duruşunda bulunanları, anlamlı biçimde eleştiriyorsan; bir zamanlar söylediğin sözlerin arkasında durup, kendin aynı duruma düşmeyeceksin!
Öyle değil mi?
Kimilerini bağırıp çağırarak, sahip olduğunuz devlet gücüyle ürkütebilir ve korkutabilirsiniz ama herkesi her zaman, bağırmalarınızla ürkütemez ve korkutamazsınız!
Haksızsanız haklıdan, yaralı aslan gibi korkacaksın!..
Haklıysanız önünüzde dağlar dayanamaz!…
Yeter ki söylediklerin, yaptıkların ve yazdıkların doğru olsun!…
Not: Yeni yılın da umutlu ve sevinçli bir yönünü göremediğimiz için, kuru sözlerle ve sanal duygularla kutlama yapmak gibi bir anlamsızlığa düşmek istemiyoruz… Gerçek mutlu ve sevinçli günlere umarız “kısa zaman” da kavuşmak dileğiyle…
BURHAN ÖZBEY