Mart ayında iki önemli merkez bankası, para politikalarında önemli kararlar aldılar. Esasen FED’in faiz değişikliğine gitmemesi beklentiler dahilinde iken; Avrupa Merkez Bankası (AMB)’nın parasal genişlemeye yeni boyutlar katması önemliydi. Avrupa Merkez Bankası’nın aldığı kararların detaylarına bakıldığında, politika faizinin yüzde sıfıra düşürülmesi çarpıcıdır. Böylece önde gelen bir merkez bankasının sıfır faiz politikasının nasıl sonuçlar vereceğini izleme şansı doğmuş oldu. AMB, bu kararına ilave olarak mevduat için benimsediği negatif faiz politikasını sürdürerek, mevduat faizi oranını yüzde eksi 0,40’a düşürdü. Bu değişiklik ile Avrupa bankacılık sisteminin aşırı rezervlerini kredilere dönüştürmesi yönündeki mesaj güçlendirilmeye çalışıldı. Ancak, kanımca parasal genişleme için daha önemli adım, aylık varlık alım miktarının 60 milyar Euro’dan 80 milyar Euro’ya yükseltilmesi oldu. Daha da ilginci ise, AMB’nın varlık alım listesine yatırım yapılabilir nota sahip bankacılık dışı şirketlerin tahvillerini de eklemesiydi. Böylece, AMB Avrupa ekonomisine doğrudan likidite enjekte etmeye devam edeceğini vurgulamış oldu. Başka bir biçimde ifade etmek gerekirse, AMB hem içsel hem de dışsal para perspektiflerinden ekonomiyi canlandırma umuduyla dramatik adımlar atıyor.
AMB, ŞİRKET TAHVİLLERİNİ ALACAK AMB’nın son kararlarıyla, önümüzdeki bir yıl içerisinde bilanço büyüklüğünü 2,8 trilyon
Euro’dan 3,8 trilyon Euro’ya yükseltmesi söz konusu olacak. 2012 yılında söz konusu bilanço büyüklüğü 3,1 trilyon Euro’ya ulaşmış, ancak sonrasında Avrupa bankacılık sisteminin AMB’na borçlarını ödemesiyle 2 trilyon Euro düzeyine kadar küçülmüştü. Sanırım AMB artık parasal genişlemenin bankacılık sistemi üzerinden değil de doğrudan şirket tahvilleri alımıyla daha etkin olacağını düşünüyor ve bu yönde yukarıda bahsi geçen ilginç adımı atıyor.
UCUZ VE BOL PARA DÖNEMİ SONA ERİYOR Bu kararların hem Avrupa ekonomisi hem ülkemiz açısından önemli sonuçlar doğurması olasılığı dikkate alınmalıdır. Öncelikle düşük faiz ortamının Avrupalı tüketicileri harcamaya ve şirketleri de yatırıma yöneltebilecek mi sorusu akla geliyor. Eğer AMB’nın beklentisi gerçekleşirse 2008 krizi ertesinde Avrupa geneli için neredeyse unutulan ekonomik canlılık oluşabilecektir. Diğer taraftan, FED’in artık bilançosunda istikrarı hedeflediği de hatırda tutulacak olursa, Euro/Dolar paritesinin bundan sonraki yönünün aşağı doğru olması da şaşırtıcı olmayacaktır. Nitekim, FED bilançosu grafikte de görülebileceği üzere, 4,5 trilyon ABD Doları düzeyinde istikrar kazandı. Finansal kriz ertesinde tüm dünyaya yayılan ucuz ve bol dolar döneminin artık sonuna yaklaşılıyor. AMB son kararıyla bu rolü FED’den devralmaya niyetli görünüyor.
AMB’NİN KARARI, TÜRKİYE’YE OLUMLU YANSIR Türkiye ekonomisi açısından bu kararları değerlendirecek olursak, AMB’nın parasal genişlemesi ve olası ekonomik canlılık hem ihracatımızı artırma olasılığını hem de sermaye hareketlerini uyarması beklenebilir. Özellikle tasarruf açığımız ve dolayısıyla sermaye ithaline olan bağımlılığımız dikkat alındığında bu durumu olumlu bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.