LONDRA (AA) – ZUHAL DEMİRCİ – Uluslararası Af Örgütü Araştırma Müdürü Philip Luther, Anadolu Ajansının (AA) Suriye'de devrik Esed rejiminin işkence üssü Sednaya Hapishanesi'ne ilişkin yayımladığı görüntülerin oldukça "önemli kanıt niteliği" taşıdığını belirterek, örgütün 2016 ve 2017'de ortaya koyduğu iddiaları ve kanıtları doğrulamaya yardımcı olduğunu bildirdi.
Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesi, ülkedeki iç savaşın başlamasının ardından alıkonulanların tutulduğu, sistematik insan hakları ihlalleriyle işkencelere maruz kaldığı cezaevlerini gündeme getirdi. Bunlardan biri de çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Hapishanesi. Hapishanenin yerleşkesinde "beyaz bina" ve "kırmızı bina" olarak adlandırılan 2 farklı gözaltı tesisi bulunuyor.
Uluslararası Af Örgütünün 2017'deki araştırması da 2011'den beri Sednaya'daki cinayet ve işkencelerin, ülkedeki sivil nüfusa yönelik yaygın ve sistematik saldırının parçası olarak yapıldığını ve rejimin politikasının parçası olarak yürütüldüğünü ortaya koydu. Örgüt, raporunda çöken rejimin yetkililerinin Sednaya'daki ihlallerinin insanlığa karşı suç teşkil ettiği sonucuna vardıklarını bildirdi.
– AA ekipleri, Sednaya Hapishanesi'ndeki "infaz odası"nı tespit etti
AA Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Özhan ve ekibi, hapishaneden sızan bilgiler üzerinden oluşturulmuş ve uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarında yer alan krokilerden hareketle, Sednaya Hapishanesi'nde ve "beyaz bina"da 4 saate varan incelemenin ardından infaz odası olarak tarif edilen odayı tespit etmişti.
Hapishane yerleşkesindeki beyaz binanın güneydoğusunda dış avluya bakan yanmış kapıdan girip üç dört basamaklı merdivenden aşağıya doğru inen ekip, sağa döndüğünde odada krokilerde yer alan 3 hücrenin kaldırıldığını, bu alanın bir çeşit koğuşa dönüştürüldüğünü ve koğuşun içi ile ranzaların yanmış olduğunu görmüştü.
AA ekibi, bu yerin uluslararası raporlardaki krokilerde mahkumların bir platforma çıkarılıp asılarak idam edildiği infaz odası olduğunun açık emareleriyle karşılaşmıştı.
Odada infazların yapıldığı kısımda iki ayrı platformun ve bu platformlara çıkan merdivenlerin tam da krokilerde tasvir edildiği gibi yerinde durduğu görülüyor.
Üç basamaklı merdivenle çıkılan, birkaç kişinin sığabileceği yüksek platformların, infazlar için kullanıldığı Af Örgütünün raporuna yansımıştı.
Bu platformlarda infaz memurlarının, tavandan asılan tutsakların daha hızlı ölmeleri için vücutlarına asıldığı ve böylece bu kişileri boyunlarını kırarak öldürdükleri ifade ediliyordu.
– "Araştırmalar sırasında tutukluların hapishaneden çıkamadıklarına dair raporlara rastladık"
AA, merkezi Londra'da bulunan Uluslararası Af Örgütünün 2017'de yayımladığı Sednaya Hapishanesi Raporu için yapılan araştırmaları denetleyen ve 2020'den bu yana örgütte araştırma müdürü olarak görev alan Philip Luther'e ulaştı.
Luther, Sednaya Hapishanesi'nde yaşanan insan hakları ihlalleri ve sistematik infazlara ilişkin örgütün 2017'de paylaştığı raporun bulgularını ve Anadolu Ajansının yakın dönemde yayımladığı görüntülerle ortaya çıkan yeni unsurları AA muhabirine değerlendirdi.
Philip Luther, Sednaya Hapishanesi'ne ilişkin raporun hazırlanması sürecinde, öncelikle görüşme imkanı buldukları eski tutukluların tanıklıklarına başvurduklarını ve bu süreçte hapishaneyle ilgili "olağanüstü bir durum" olduğunu fark ettiklerini belirtti. Luther, buradaki işkencelerin Suriye'deki diğer gözaltı merkezlerinden çok farklı olmadığını ancak o dönem Sednaya'dan kurtulan eski tutukluları bulmanın olağanüstü zor olduğunu anlattı.
Af Örgütü yetkilisi, "Araştırmalar sırasında tutukluların hapishaneden çıkamadıklarına dair raporlara rastladık. Bu, onları sözde 'kırmızı binadan beyaz binaya transfer ettikleri ve orada toplu infazların gerçekleştiği anlamına geliyordu." dedi.
Örgütün, eski bir hapishane yetkilisiyle yaptığı görüşmenin hapishane düzeninin anlaşılmasında önemli dönüm noktası olduğunu vurgulayan Luther, bu süreçte Esed rejimindeki eski yetkililer, hapishaneye giren bir sağlık çalışanı ve mahkumların ölüm cezasına çarptırılmasında yer alan hakimle de görüştüklerini aktardı.
Raporun hazırlanmasında kullanılan diğer yöntemlerden de söz eden Luther, uydu görüntüleri ve 3D modelleme gibi teknolojik araçların önemine dikkat çekti.
Luther, "Hapishanenin çevresindeki mezarlıklar gibi yakın bölgelerin uydu görüntülerini toplamak için uzun süre harcadık ve yeni kazılmış hendeklerin olduğunu tespit ettik. Ayrıca, Forensic Architecture adlı özel araştırma ajansıyla işbirliği yaparak böylelikle çevrim içi 3D interaktif görsel model oluşturduk." diye konuştu.
Luther, Sednaya Hapishanesi'nden tanıklıklar ile uydu görüntülerini birleştirerek buradaki yargısız infazların sayısına dair tahmini bir sonuca ulaştıklarını dile getirdi.
– "Mahkumlar, gruplar halinde pazartesi günleri yer altındaki infaz odasına götürülüyordu"
Röportaj sırasında Sednaya Hapishanesi'nin düzeni, mahkumların tutulduğu bölümler ve sistematik infazları detaylı şekilde aktaran Luther, yerleşkenin "kırmızı bina" ve "beyaz bina" olmak üzere iki temel bölümden oluştuğunu kaydetti.
Luther, "kırmızı bina"nın, siyasi mahkumlar olarak bilinen ve rejim için tehdit görülen kişilerin tutulduğu daha büyük bir yapı olduğunu, mahkumların, otoritelere karşı konuştukları ya da rejim tarafından tehdit olarak algılandıkları gerekçesiyle burada tutulduklarını belirtti.
Luther, beyaz binanın ise başlangıçta askeri personelin yer aldığı bir bölüm olarak kullanıldığını ancak zamanla, özellikle Suriye'deki çatışmaların ilerlemesiyle, taraf değiştiren askerler veya siyasi nedenlerle ordudan ayrılanların tutulduğunu anlattı.
Af Örgütü yetkilisi, eski tutukluların aktardığı bazı ilginç bilgilerin bulunduğuna işaret ederek, bazı mahkumların, gruplar halinde pazartesi günleri askeri hapishane olan Sednaya'dan sivil hapishaneye transfer edileceklerinin kendilerine söylendiğini ancak bu kişilerin daha sonra hiçbir yerde bulunamadığını dile getirdi.
Luther, "Sednaya'da çalışmış ve yaşadıkları nedeniyle büyük suçluluk duyan bir kişiden öğrendiğimiz kadarıyla bu mahkumlar, bir minibüse bindirilerek beyaz binaya götürülüyordu. Orada, zemin seviyesinden aşağıya inen bir merdivenden indiriliyorlardı ve yer altındaki bir odaya götürülüyorlardı. O odada, masada oturan bir kişi, listede isimleri olan mahkumlara ölüm cezasına çarptırıldıklarını söylüyordu." dedi.
Philip Luther, mahkumların minibüslerle "beyaz bina"ya taşındıktan sonra idam için götürüldükleri odanın "infaz" odası olduğunu dile getirdi.
Tanıkların ifadelerine dayanarak bu odanın, mahkumların idam edileceklerini ilk kez duyduğu yer olduğunu belirten Luther, daha sonra platforma çıkarıldıklarını, boyunlarına ilmek geçirildiğini, platformdan itildiklerini ve asılarak infaz edildiklerini anlattı.
Ancak bazı durumlarda mahkumların boyunları kırılmadığı için hemen ölmediklerini, gardiyanların müdahale ederek boyunlarını kırdığını söyleyen Luther, bu odanın karanlık ve çok az ışık aldığını, infazların burada gerçekleştirildiğini bildirdi.
– "AA'nın görüntülerinde gördüğümüz bazı detaylar çok önemli"
Luther, AA ekibinin paylaştığı yeni görüntülerin, bu vahşete ortak olanların hesap verme süreçlerini nasıl etkileyebileceği sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:
"Bu (görüntüler), oldukça önemli bir kanıt parçası ve Af Örgütünün hapishaneye ilişkin özellikle 2016 ve 2017'de ortaya koyduğu iddiaları destekliyor. 'İnsan Mezbahası' başlıklı raporumuzu yayımladığımızda, Sednaya Hapishanesi'nde yer altındaki infazlarda binlerce insanın asılarak öldürüldüğüne dair çok sağlam temellere dayandığını düşündüğümüz iddialar öne sürmüştük. Bu görüntüler, eski tutukluların ve hapishane yetkililerinin ifadelerinden duyduğumuz kanıtları doğrulamaya yardımcı oluyor.
Şimdi yapılması gereken önemli şey, soruşturmaları yürütenler, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulmuş bir uluslararası mekanizma ve BM Soruşturma Komisyonu var, bu suçlardan sorumlu olanlara karşı ceza davaları hazırlayabilir. Bu görüntülere bakmalarını umuyorum. Bu görüntüleri görmeleri gerekir. Af Örgütünün o zamandan beri yayımladığı bu bilgilere zaten sahipler. Önemli olan bu bilgilerin bir kısmı ve biz bunu görüntülerde de gördük. Sednaya Hapishanesi’nde odanın içinde uçuşan kağıtlar gördük. Umarım bunların bir kısmı düzgün şekilde toplanmış, saklanmış ve arşivlenmiştir çünkü bu belgelerin bazılarında, bahsettiğimiz suçlarla bireyler arasında bağlantı kuran kanıtlar olacaktır. Bu da tabii ki dava açabilmek ve bireysel düzeyde hesap sorabilmek için çok önemli."
– "Sednaya'da insanlığa karşı işlenen suçlar için evrensel yargı yetkisi kullanılabilir"
Philip Luther, Sednaya Hapishanesi'nde ortaya çıkan yeni kanıtların uluslararası yargı süreçlerine etkisine ilişkin de açıklamalarda bulundu.
Luther, öncelikle, Suriye'nin Roma Statüsü'ne taraf olmamasının, bu tür davaların Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) taşınmasının önündeki en büyük engel olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"UCM'nin dayandığı Roma Statüsü'ne Suriye taraf değil ve Rusya, Suriye'nin tarihi destekçisi olarak Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinde veto yetkisini ya da veto tehdidini kullanarak Suriye'deki durumun UCM'ye taşınmasını engelledi ancak bu, davaların başka yerlerde görülemeyeceği anlamına gelmiyor. Örneğin, Suriye'de yargı sisteminin reforme edilmesi durumunda Suriye mahkemelerinde veya diğer ülkelerin ulusal mahkemelerinde bu tür davalar açılabilir. Bazı ülkelerde, özellikle Avrupa'da, Almanya gibi yerlerde, eski Suriye rejimi yetkilileri hakkında işkence ve diğer suçlarla ilgili bazı davalar zaten görüldü."
Af Örgütü yetkilisi, daha fazlasının da yapılabileceğine işaret ederek, BM tarafından kurulan uluslararası bir mekanizmanın, bu mahkemeler tarafından kullanılabilecek yargı davaları oluşturmakla özel olarak görevlendirildiğini hatırlattı.
Luther, "Bu mekanizma, insanlığa karşı işlenen suçlar için evrensel yargı yetkisini kullanabilir. Bu nedenle, kısa vadede adaletin bulunabileceği ve aranabileceği yer burasıdır." dedi.