
İSTANBUL (AA) – ÜMİT AKSOY – Şair ve yazar Osman Özbahçe, İsmet Özel'in şiirlerine dair, "Özel'e göre şiir ideolojinin, düşüncenin yükünü taşıdıkça zayıflar ve şiir olmaktan çıkar, düşünceyle bağlarını keserse şiir olamaz. Şiirin varlık kazandığı alan bu diyalektikte yatar, işte onun poetikasının temel tezi budur." dedi.
"Modern Şiirimizin Kökleri", "Edebiyatta Bir Savaş", "Görevimiz Tehlike" ve "Türkiye Kitabı"nın arasında olduğu eserlere imza atan şair ve yazar Osman Özbahçe, Anadolu Ajansının (AA) "Yedi İklim Dört Köşede Türkçenin Serüveni" başlıklı dosya haberleri kapsamında, Türk edebiyatının önemli isimlerinden İsmet Özel üzerine AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Özbahçe, Türk şiirinde modernliğin İkinci Yeni'yle başladığını belirterek, "İkinci Yeni, dünyada modern şiir neyse odur. Bu yönüyle Türk şiirinde bir ilktir. Türk şiiri İkinci Yeni'den önce Necip Fazıl ile modernlik anlamında bir ara dönem yaşamış, 1927 yılında 'Kaldırımlar', 'Otel Odaları' ve 'Sayıklama' ile örneğine ancak İkinci Yeni'de rastladığımız bir bakış açısı kazanmıştır. İkinci Yeni, her anlamda bir devrimdir. Sezai Karakoç ve Cemal Süreya'nın öncülük ettiği, savunduğu şiir, kısa bir süre içerisinde şiirin ölçüsü haline gelmiştir." diye konuştu.
– "Türk şiirine yeni seviyeler kazandırmıştır"
İsmet Özel'in İkinci Yeni'nin sağladığı ortam içinde şiire başladığını dile getiren Özbahçe, şöyle devam etti:
"İsmet Özel, İkinci Yeni'yle şiire başlamış ama bununla kalmamış, Türk şiirine yeni seviyeler kazandırmıştır. Örneğin, İkinci Yeni'nin alışık olmadığı bir tarzda devrimci bir duyarlıkla hayat ve insan yorumu yapmıştır. İkinci Yeni açısından İsmet Özel için bir anlamda 'bizim gibi yazıyor ama bizim gibi değil' durumu söz konusudur. Özel, şiiri bir 'ideoloji şiiri' yapmadan 'ideoloji şiiri' yazmıştır. 1960'lı yıllarda militan bir ruhla yazdığı şiirler, aynı zamanda cesaret isteyen şiirlerdir. Anarşinin kol gezdiği, darbe sürecinin yaşandığı bir ortamda bu şiirleri yazmak ancak yürek ister. Zaten bu şiiri ondan başka kimse yazamamıştır. Bu yönüyle o, kendisine değin gelen 'toplumcu şiiri' iptal etmiştir. Özel, hayatı ve insanı daha doğrudan, daha içerden, daha reel ifadelerle yorumlamış, İkinci Yeni'den ayrışmasını tamamlamıştır. İsmet Özel şiire başladığında, artık İkinci Yeni yoktur, modern şiir vardır. Bundan sonrası şaire kalmıştır."
Özbahçe, şairin İkinci Yeni'den ayrışmasını ve gelişen süreci, "Modern şiir karşısında her şair eşittir." sözleriyle özetleyerek, "İsmet Özel, mektuplarında şiir çalışmaları için 'kılı kırk yaran titizlik', 'kuyumculuk' kelimelerini kullanmaktadır. Şiire usta şair olarak başlamasının nedeni bu çalışkanlık, bu titizliktir. Teknik, İkinci Yeni modern şiir tekniğidir. Estetik, yapı, anlama, koşut ses akışıdır. Bu yapı 'Erbain' yapısıdır ve 'Evet İsyan'la değil, 'Geceleyin Bir Koşu'yla kurulmuştur. 'Evet İsyan', İkinci Yeni'ye cevap niteliği taşıyan bir atılımdır. Düşünce bağıntısı içinde açık, anlamlı, anlatımlı şiiri savunmuştur. 'Evet İsyan' şiiri, 'Erbain'e giden yolu açmış, şiirde İsmet Özel karakteri diyebileceğimiz bir hususun damgasına dönüşmüştür." ifadelerini kullandı.
– "Özel'e göre şiir ideolojinin, düşüncenin yükünü taşıdıkça zayıflar ve şiir olmaktan çıkar"
İsmet Özel'in ağırlıklı olarak "Partizan", "Evet İsyan", "Amentü" ve "Savaş Bitti" şiirleri doğrultusunda algılandığına dikkati çeken Osman Özbahçe, usta şairin Türkiye'nin genel durumuyla paralellik gösteren bir anlamı içinde taşıdığının altını çizerek, "Bu şiir, insanın özgürlüğü zemininden doğan, devinen bir şiirdir. Özgürleşmek, 'evet ben', kendini somutlamak anlamına gelmektedir. Meşru, doğru, gerçek, bunun temsiliyle görünürlük, varlık kazanmak, anlamını, varlık sebebini bulmak bu şiirin doğasıdır. Bu şiirde politik tavır biçiminde altı çizilen husus, bu uğurda savaştan ibarettir. Her şart ve seçenekte haksızlığa karşı çıkmak bu şiirin alameti farikasıdır. İsmet Özel, sadece şiiri ve düşünce yazısı değil, bütün bunlarla birlikte bir Türkiye refleksidir." dedi.
Özbahçe, şiirle düşünce arasındaki ilişkinin, birbirine zıt iki hususu netleştirmeden kavranamayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Özel'e göre şiir ideolojinin, düşüncenin yükünü taşıdıkça zayıflar ve şiir olmaktan çıkar, düşünceyle bağlarını keserse şiir olamaz. Şiirin varlık kazandığı alan bu diyalektikte yatar, işte onun poetikasının temel tezi budur. Türk şiirinde düşünceyi, anlamlı-anlamsız şiir tartışmalarını gözeterek 'anlamı' esas alan şiirin kökeni Tanzimat şiiridir. Tanzimat, fikir şiiridir. Toplumcu ve gerçekçi şiirin temeli Tanzimat'tır. Bu şiir, bu şiire nazaran saf şiir niteliğindeki divan şiirine karşı çıkarak kendini inşa etmiştir. Siyah beyaz karşıtlığı içinde her dönem bu ayrışma sürmüştür. Özel, 'Halkın Dostları'na giden süreçte, İkinci Yeni'yi kastederek anlamlı şiir-anlamsız şiir ayrışması yapmış, İkinci Yeni'yi sol jargonla eleştirmiştir. Fakat bu eleştirilerle birlikte kurduğu şiir de İkinci Yeni şiiridir. Bu nedenle toplumcu şiir değildir, moderndir. Bu nedenle de şiirin yüksek katlarına çıkabilmiştir."
– "Şiir, bizatihi öz değil, biçimdir"
Şiirde gelenek meselesinin içerikten değil, biçim sorunundan kaynaklandığı yorumunu yapan Özbahçe, asıl önemli unsurun şairin yenilikle girdiği ilişki olduğunu söyledi.
Yenilik karşısında şairin geliştirdiği tavrın şiiri biçimlediğinden bahseden Özbahçe, "Bizden 100 sene önce yazmış bir şairin konularını tekrarlamak gelenek değildir. Çünkü şiir, bizatihi öz değil, biçimdir. Özü, şair getirir. Özü sağlam, içi dolu olan kalır. Sağlam kalma şartı da biçimdir, yani yenilik, yeni tekniklerdir. Burada da şiir, son derece nadir istisnai kopuşlar dışında, daima öncesiyle diyalektik ilişkiler biçiminde yenilenir. Yenilikle yenilendiği kadar gelenekle de yenilenir. Bizim şiirimizde istisnai bir olay biçiminde gerçekleşen kopuş İkinci Yeni'dir." değerlendirmesini yaptı.
Osman Özbahçe, Sezai Karakoç'un İkinci Yeni'nin doğuş yıllarında, "Bu şiirin bir edebiyatı, bir kültürü, bir tarihi yok. Fakat zamanla 'büyük sentez' gerçekleşecek." ifadelerini hatırlatarak, "Nitekim 'Yazı ilk defa bizimle soldan sağa doğru yazılmaya başlandı.', 'Hiç keşfedilmemiş yeni bir adaya çıkmış gibiydik.' diyen Ece Ayhan'ın bu sözleri, 'Geçmişteki bütün Türk şiiriyle bağıntılarını kesmek kaygısı içindeyken geçmişle yeni bir bağıntı kurmak kaygısı. İkisi bir arada. Kurmak istediği çok sonraları gelecek bir şeydi. Nitekim kimi sanatçılarla geldi, bağlandı.' demektir. Gelip bağlanan şiir örneği, Sezai Karakoç'un 'Kapalı Çarşı'sıdır. İsmet Özel şiiri, büyük bir tecrübenin içinde, söz konusu diyalektik ilişki biçiminde, öncesine karşı çıkan ve kendini öncesiyle birlikte inşa eden yeni bir şiir olarak doğmayı başarmış büyük bir şiirdir." şeklinde konuştu.
– "En zayıf anlarımızda bile şiir bizi güç ile doldurur, tahkim eder, sağlamlaştırır"
Şiirin hayatla karmaşık olduğu kadar güçlü bir ilişki içinde bulunduğunu belirten Özbahçe, şiirin önemine dair ise şunları aktardı:
"Hayatımızda tutunduğumuz sabit fikirlerin yırtılıverdiği en zayıf anlarımızda bile şiir bizi güç ile doldurur, tahkim eder, sağlamlaştırır. Şiir etkisi, kelebek etkisidir. Kanat bir kez çırpmaya, yürek bir kez atmaya görsün. Şiir bize doğru bütün kanallardan akar. Ansiklopedi akmaz. İdeoloji akmaz. Bu etki, öyle ya da böyle duygusuyla birlikte bizde yer eder. Şiir etkisi dilin, kelimenin şiirle kazandığı yeni durumun etkisidir. Şiir, daha geniş bir ifadeyle sanat bir bilinçtir. Olup biteni derinlemesine kavrama imkanıdır.
'Erbain'den doğan karakteri, durduğu, durması gereken yeri kavradıkça bu şiirin bize sunduğu imkanları neyle sınırlayabiliriz? Özel'in insan tanımı, aynı zamanda şiir tanımı, şiir tanımı ise aynı zamanda insan tanımıdır. Modern şiir, doğasını, karakterini, modern dünyada asimile olmamaya borçludur. Şiirle bütüne doğru, şiirle bütünden doğru gelerek kavrarız. Şiirde kelimeler sözlük anlamlarını aşar. Bütünlemesine yerleşir insana. Eksikliğini kavradığımız noktalar tamamlandığımız noktalara dönüşür. Şiir ne yapar eder, koptuğumuz bütüne doğru bize iter."
Osman Özbahçe, İsmet Özel şiirinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğine vurgu yaparak, "Karşımızda ilk kitaptan itibaren ana hattını koruyarak büyüyen bir şiir vardır. Büyük şiirler böyledir. Bunu 'Evet İsyan'ı da, 'Amentü'yü de, 'Of Not Being A Jew'u da gözeterek söylüyorum. Örneğin, Cemal Süreya, Karakoç'a, 'İsmet Özel değişti diyorsunuz ama önceden yazdıklarıyla sonradan yazdıkları arasında fark yok.' der. Karakoç, 'Elbette yok, çünkü önceden de bizim gibi yazıyordu!' biçiminde şık bir cevap verir. Özel, estetik yapıyı ses üzerine kurmuştur. Ses akışına dayalı bu yapı şiiri boyunca korunmuştur. 'Of Not Being A Jew'da biçimleyici güce dönüşen sese dayalı yapı, anlamı yeni bir aşamaya taşımıştır." ifadelerini kullandı.