![Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı: (1)](https://www.haber1.com/wp-content/uploads/2025/02/cumhurbaskani-erdogan-malezya-endonezya-ve-pakistan-ziyaretleri-donusu-ucakta-gazetecilerin-sorularini-yanitladi_705ae6d.jpg)
ANKARA (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Trump'tan seçimden önce verdiği vaadi yerine getirmesini bekliyoruz. Yeni bir savaşı değil, barışı inşa edecek adımlar atmalıdır. Bu bölgede 'ben yaptım oldu' yaklaşımına yer yoktur." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
10 Şubat'ta başladığı Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretlerini tamamladığını belirten Erdoğan, "Bizim için her biri ayrı öneme sahip, bu üç dost ve kardeş ülkede şahsıma ve heyetime gösterilen eşsiz hüsnükabul, bizi ziyadesiyle memnun etti." ifadesini kullandı.
"Türkiye'den binlerce kilometre ötede milyonlarca kişinin sergilediği içten teveccüh, hiç şüphesiz milletimizle olan gönül bağının somut göstergesidir." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Malezya'da tarafıma takdim edilen fahri doktora, değerli kardeşim Enver İbrahim'le, yaklaşık 3 bin kişiye yaptığımız hitap, Endonezya ve Pakistan'da resmi misafirperverliğin ötesinde halkın bizleri bağrına basması, hafızalarımıza adeta kazınmıştır. Her üç ülke ile kardeşlik ilişkilerimizin nişanesi olarak elektrikli aracımız Togg'u muhataplarımıza hediye etmekten memnuniyet duyduk. Bu turumuz aynı zamanda, 2019 yılında başlattığımız Yeniden Asya Girişimi kapsamında kıta ile işbirliğimizi güçlendirme irademizi fiiliyata döken ziyaretler oldu. Ziyaretimin ilk ayağı olan Malezya'da 2022 yılında tesis ettiğimiz kapsamlı stratejik ortaklığımızı Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey organizmasıyla mücehhez etme konusunda Sayın Enver İbrahim'le mutabık kaldık. Savunma sanayii ve teknoloji başta olmak üzere birçok farklı alanda 11 mutabakata imza attık. İlişkilerimizin geleceğine ışık tutacak ortak bildiriyi kabul ettik."
2014'te başbakanlığı döneminde, Malezya ile belirledikleri 5 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaştıklarını anımsatan Erdoğan, artık 10 milyar doları hedeflediklerini bildirdi.
Toplam 1,5 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşan Endonezya ekonomisinin gelecek 10 yıl içerisinde dünyanın en büyükleri arasına girmesinin beklendiğini belirten Erdoğan, "Biz de Endonezya'nın altyapı ihtiyaçlarına katkı sunmak ve savunma sanayii gibi sektörlerde ortak üretim dahil, işbirliğimizi geliştirmek istiyoruz. Ticaret hacmimizi 10 milyar dolara çıkarma hususunda değerli kardeşim Cumhurbaşkanı Prabowo'yla ortak irademizi birlikte teyit ettik. Ayrıca bu iki ülke ile ticaret hacmimizi dengeli ve sürdürülebilir şekilde arttırmak için atılabilecek adımları değerlendirdik." diye konuştu.
– "ASEAN ile kurumsal ilişkileri geliştirmeyi hedefliyoruz"
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ile kurumsal ilişkileri geliştirmeyi hedeflediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2017'den bu yana sektörel diyalog ortağı olduğumuz ASEAN'ın, diyalog ortağı da olabilmek nihai hedefimizdir. Bu bağlamda ASEAN'a ev sahipliği yapan Endonezya ve dönem başkanı Malezya'ya ASEAN'dan beklentilerimizi anlattık. Hem Malezya hem Endonezya’nın ülkemize gereken desteği vereceğine inanıyorum." dedi.
Endonezya ile gerçekleştirdikleri ilk Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'nda 12 mutabakat metni imzalandığını anımsatan Erdoğan, ayrıca Sanayi İşbirliği Ortak Komitesi kurulmasını kararlaştırdıklarını söyledi.
Pakistan ziyaretinde ise 7. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'nı yaptıklarını belirten Erdoğan, madencilikten enerji dönüşümüne, askeri işbirliğinden savunma sanayisinde ortak üretime, ticaretten tarıma 24 belgeye imza attıklarını bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Müstesna ilişkilerimizin ruhuna uygun kapsamlı bir ortak bildiriyi kabul ettik. Konsey mekanizmasının bilhassa savunma, güvenlik ve istihbarat boyutu itibarıyla daha da güçlendirilmesi amacıyla ilave bir ortak daimi komite daha kurulmasını kararlaştırdık. Cumhurbaşkanı Sayın Asıf Ali Zerdari ve Başbakan Şahbaz Şerif'le görüşmelerimde Pakistan'la ikili ticaret hacmimizi 5 milyar dolar hedefine ulaştıracak adımları da ele aldık. Tedarik, satış ve ortak üretim dahil, Pakistan'da yürüttüğümüz projeleri ilerletme hususunda irademizi teyit ettik. Tüm muhataplarımla görüşmelerimde Gazze ve Suriye başta olmak üzere, uluslararası meseleleri etraflıca değerlendirdik. Bilhassa Birleşmiş Milletler, G8 ve İslam İşbirliği Teşkilatı nezdindeki ortak adımlarımızı gözden geçirdik.
Filistinli kardeşlerimize verdiğimiz güçlü desteği sürdürme konusunda tam bir mutabakat içinde olduğumuzu gördüm. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız ve egemen Filistin Devleti'nin tesisi için, birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Değerli kardeşim Başbakan Sayın Enver İbrahim, Cumhurbaşkanı Sayın Prabowo Subianto, Başbakan Sayın Şahbaz Şerif ve Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari'ye gösterdikleri son derece samimi misafirperverlik için tekrar teşekkürlerimi ifade ediyorum."
– Soruları yanıtladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ziyaretler sırasında Türkiye'nin güvenilir ortak ve müttefik olarak görüldüğü belirtilerek, "Batı hakimiyeti sona ererken, Türkiye'nin Asya perspektifini nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gerek Enver İbrahim kardeşim gerek Prabowo Subianto gerekse Pakistan'daki muhataplarımız, hepsinin de ifade ettiği bir konu var, Osmanlı. 'Siz Osmanlı'nın devamısınız. Biz sizi böyle görüyoruz' diyorlar. Bu da bizleri gerçekten ayrı bir dünyaya, duygusallığa itiyor. Onlar bizi çok iyi anlıyorlar, ama biz kendimizi maalesef anlayamıyoruz. Sıkıntı burada." dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu seyahatte de Malezya'daki durumu gördünüz. Hele hele Endonezya'yı gördünüz. Aynı şekilde gezimizin son durağı Pakistan'ı gördünüz. Bize yönelik bu teveccüh, durup dururken olan şeyler değil. Çok açık net söyleyeyim, ecdadımızın kıymetli mirası bizim en önemli zenginliğimiz. Bizlere bütün iltifatlar Osmanlı'nın mirası üzerinden geliyor. Onların bu büyük mirası olmasaydı, herhalde bize bu iltifatlar, bu yaklaşımlar yapılmazdı. Bu iltifatlar ecdadın bize bıraktığı mirasından kaynaklanıyor. Türkiye'nin etkinliği arttıkça hem Doğu hem Batı dünyasında bizlere ilgi de aynı nispette çoğalıyor ve çoğalacak. Bundan hiç endişeniz olmasın. Türkiye'nin hem bölgesinde hem dünyada söz sahibi olmasından, gönül coğrafyamızda yaşayan kardeşlerimiz de çok çok memnun. Biz iki farklı medeniyet, iki farklı dünya arasına çok sağlam bir gönül köprüsü inşa ediyoruz. Atalarımız, Asya'nın kültürünü, irfanını Avrupa içlerine kadar taşıyarak yaşadığımız toprakları bizler için yurt haline getirdiler. Şimdi biz, buralarda yaşıyoruz. Bizler de onların mirasını yere düşüremez, yüzümüzü sadece bir yöne çeviremeyiz."
Her iki kültürü de tanıdıklarını, bildiklerini ve izlerini taşıdıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu nedenle bizim için Doğu, Batı, Kuzey, Güney fark etmez. Hazreti Mevlana'nın tariflediği üzere, pergelimizin bir ayağı Anadolu'da ve Trakya'da sarsılmaz bir biçimde sabittir. Diğer ayağımızla da bizler iyilik ve güzellik götürmek için cihanı dolaşırız." diye konuştu.
Türkiye'nin Asya ile ilişkilerinde, tarihsel bağlar ve kültürel konular noktasında çok farklı bir dönemi yaşadıklarına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunu zenginleştirerek de yaşamaya devam edeceğiz. Batı hakimiyetinin azaldığı ve Asya'nın stratejik ağırlığını artırdığı bir dönemde, Türkiye'nin Asya perspektifi de önem kazanıyor. Asya'daki Müslüman ülkelerle ilişkilerimizi her geçen gün güçlendirmek suretiyle ekonomik, sosyal ve siyasi bağlarımızı pekiştirmek gayretindeyiz. Müslüman Asya ülkeleri ile işbirliklerimizi çoğaltarak, kalkınma ve refah alanındaki fırsatların sayısını da böylece artırabiliriz. Önümüzdeki bu fırsatları değerlendirerek ülkelerimizin küresel bir güç haline gelmesi için ortak iradeye de sahibiz. Bu irademizi de asla kaybetmeyeceğiz. Bu arada bölge ülkeleriyle geliştirilecek ekonomik, ticari ilişkilerin hem Türkiye'yi hem de Asya ülkelerini güçlendireceğinden herhangi bir şüphe duymuyoruz. Bölge ülkelerine Türkiye'nin güvenilir bir ülke olduğunu, işte bu seyahatlerle yanımızda beraber götürdüğümüz iş adamlarımızla gösteriyoruz. Oralarda iş adamlarıyla yapılan toplantıların da ikili görüşmelerin de tabii ki neticeleri bulunuyor. Hamdolsun bunları da başarılı bir şekilde ortaya koyuyoruz."
– "Gazze bizim yüreğimizde bir sızı"
"Malezya Başbakanı Enver İbrahim'in özellikle sizin için kullandığı ve liderliğinize vurgu yaptığı ifadeler çok dikkati çekti. Şimdi başta Gazze olmak üzere, İslam dünyasının lideri olarak sizlere atfedilen bu sorumlulukla İslam dünyasına vermek istediğiniz mesajlar ne olur?" sorusunu da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu açık net söylememiz lazım. Gazze bizim yüreğimizde bir sızı. Gazze içimizde bir yara. O sızıyı dindirmek, o yarayı kapatmak için canla başla çalışıyoruz, çalışmak durumundayız." değerlendirmesinde bulundu.
"Maalesef İslam dünyası hala bu konuda toplu bir adım atamadı. Yürekler toplu vursun diye beklerken, bunu sağlayamadık" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu konudaki eksikliklerimizi gidermek, yüklerimizden kurtulmak, bagajlarımızı da boşaltmak zorundayız. Gazze’de yaşananları hep beraber gördük, gördünüz. İşte bu akşam televizyon ekranlarında bir şey dikkatimi çekti. Katar iş makinelerini Gazze’ye gönderiyor. Büyük ihtimalle bu iş makinelerini herhalde Mısır'dan satın aldılar. Bu iş makinelerini Gazze'ye aktarıyorlar. Oradaki hafriyatları iş makineleriyle herhalde derleyip toparlayacaklar. Başka çare yok. Aynı durum Suriye'de de geçerli. Suriye'de de iş makinelerine ciddi manada ihtiyaç var. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla yaptığımız görüşmede de bunları konuştuk. Onların da talebi bizden bu. Dışişleri Bakanımız, İstihbarat Başkanımız onlar da oraya gittiklerinde aynı durumu tespit ettiler. Yoğun bir şekilde iş makinelerine ihtiyaç var ve bu iş makineleriyle oradaki bütün o hafriyatları kaldıralım, ondan sonra da süratle yeniden inşa ve ihya çalışmalarına Suriye’de ve Gazze’de başlayalım. Oradaki zalimler malum, din dil ırk fark etmeksizin acımaksızın oradaki insanların üzerlerine yürüyorlar."
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun son Amerika seyahatinin kendilerine bir şeyler anlattığını belirten Erdoğan, "Bütün bu olayların sonunda bakıyorsunuz ki yine ortada din meselesi ciddi manada ayırıcı bir etken oluyor." dedi.
"Ateşkes yapıldı" denilmesine rağmen ortada hala ateşkese dair bir emare göremediklerini vurgulayan Erdoğan, "Şimdi, beşinci safhanın adımı atılacak. Bu beşinci safhada acaba durum ne olacak? Biz onu da izliyoruz. Temennimiz, beklentimiz odur ki beşinci safhada hiç olmazsa bu ateşkes olması gerektiği gibi, sağlam bir şekilde sağlansın. Birleşmiş Milletler’den beklediğimiz bu. Dün gece ABD Başkanı Donald Trump'ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 1,5 saatlik görüşmesinin neticesi ne olacak, bunu da özellikle bekliyoruz. Bu görüşmeden inşallah iyi niyetle beklediğimiz bir netice alınabilirse, o zaman dünya çok daha farklı bir adımı atmış olur." şeklinde konuştu.
– "Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmak, ABD'ye bir şey kazandırmaz"
"ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'ye yönelik açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gazze’de kalıcı barışın olması, soykırımın durması açısından Filistin ve Gazze meselesinde ABD yönetimi ile Türkiye bir ortak strateji geliştirebilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Amerika Birleşik Devletleri maalesef bölgemizle ilgili yanlış bir hesap yapıyor. Bu coğrafyanın tarihini, değerlerini, birikimini hiçe sayan bir yaklaşım içinde olmamak gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmanın, ABD'ye bir şey kazandırmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Siyonistlerin yalanlarına, itibar edip bu coğrafyanın ayarlarıyla oynamak mevcut yaraları kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yol yanlış bir yol. Ülkesinde hala hakkındaki yargı süreci devam eden Netanyahu’nun söylediklerine inanmak, bölgeyi kana bulamaktan başka bir işe yaramıyor. Bunu da çok açık net gördük. Bu özlenen barışı getirmez, aksine çatışmaları daha da derinleştirir, kanı ve gözyaşını artırır. İsrail için, kendi çıkarından daha önemli bir şey yoktur. Tarihe bakın, kendilerine devlet kurduran ülkelerle dahi bunlar ters düştü. Sayın Trump'tan seçimden önce verdiği vaadi yerine getirmesini bekliyoruz. Yeni bir savaşı değil, barışı inşa edecek adımlar atmalıdır. Bu bölgede 'ben yaptım oldu' yaklaşımına yer yoktur."
Gazze'deki durumun gerçekten son derece hassas ve karmaşık bir noktada olduğunu belirten Erdoğan, Gazze'de yaşananların, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından büyük tepkilere yol açtığını hatırlattı.
Bu konuda adil bir çözüm arayışının her zaman ön planda olması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
"Filistin halkının, korunması ve adil bir çözüm bulunması açısından hakkaniyetli bir yaklaşım, bizim için çok çok önemli. Türkiye her zaman Filistin'in haklarını savunmuş ve uluslararası arenada bu meseleye dikkat çekmiştir. Sağlanan ateşkeslerde Türkiye'nin çabaları inkar edilemez. Tüm bu çabalar ortadayken, Gazze ve Filistin konusunda hakkaniyetli bir çözüme ulaşmak amacıyla stratejiler de geliştirilebilir. Bu adımlar ancak Filistin halkının benimseyeceği ve gerçekten adil bir çözüm önerileceği koşullar altında atılabilir. Gazze'deki soykırımın sona ermesi ve kalıcı bir barış için tüm ülkelerin işbirliği yapması, sağduyu ile hareket etmesi gerekmektedir. Kalıcı bir barışı sağlamak için uluslararası toplumun ve özellikle büyük güçlerin yapıcı bir tutum sergilemesi çok önemli. Barışa giden yolda her türlü işbirliği ve strateji olumlu bir adım olarak değerlendirilse de esas olan Filistin halkının haklarının korunması ve onlara adil bir yaşam sunulmasıdır. Ancak süreç 'kıyamet kopsun' gibi ifadelerle ve katil Netanyahu'nun hayallerini süsleyen, Gazzelilerin sürgün edilmesi gibi yanlış planlarla sağlıklı bir şekilde ilerleyemez. Gazze'den Filistin halkının çıkarılması kabul edilemez. Hiçbir Müslüman ülkenin kabul etmeyeceği bu plan Gazze ve Filistin halkının haklarını hiçe saymaktadır. Bu tür bir yaklaşım uzun vadeli kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağlamaz, aksine çatışmaları körükler."
Uluslararası toplumun, insan haklarını ve insani yardımı gözetmek yerine siyasi hesaplarla hareket etmesinin bu bölgedeki krizleri de derinleştireceğini belirten Erdoğan, "Bütün bu yaraların onarılması da 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti'nin varlığının kabulüyle mümkündür. Gerçek bir barış, ancak her iki tarafın da haklarının tanındığı, eşitlik ve adaletin sağlandığı bir temel üzerinde inşa edilmelidir. Bu temel üzerine inşa edilecek her türlü barışa yönelik stratejiye ortak oluruz." ifadelerini kullandı.
(Sürecek)