BERLİN (AA) – Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı, Avrupa'da aşırı sağın "yeni normal" haline geldiğini söyledi.
Avrupa'da 27 ülkede yaşanan İslam karşıtı ırkçı eylemlerin derlendiği "Avrupa 2021 İslamofobi Raporu"nun bulguları, Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen panelde değerlendirildi.
Bayraklı, ilk olarak 2016'da 2015'e ait İslamofobi Raporu'nun yayımlandığını, bugüne kadar 7 raporun kamuoyuna sunulduğunu belirterek, 2022'ye ait raporun da mart ayında çıkacağı bilgisini paylaştı.
Avrupa ülkelerinde İslam düşmanlığıyla ilgili gelişmeleri her yıl raporladıklarını anlatan Bayraklı, "Olabildiğince İslamofobik vakaları kayda geçiriyoruz. Bu, önemli. Birçok Avrupa ülkesinde İslam düşmanlığıyla ilgili vakalar kayda geçmiyor. Ayrı olarak istatistiklere girmiyor. Başınıza bir vaka geldi, polise gidiyorsunuz. Müslüman olduğunuz için hakarete uğradınız, size ev kiralanmadı, dışlandınız bir yerde. Şikayette bulunuyorsunuz. Bu, bir nefret suçu olarak kayıtlara geçiyor ama İslam düşmanlığı olarak kayda geçmiyor. Buna karşın antisemitizm vakaları ayrı bir kategori olarak listeleniyor ve yıl sonunda bununla ilgili istatistikler yayımlanıyor." diye konuştu.
Bayraklı, Almanya'da bu konuda gelişme yaşandığına işaret ederek, bu ülkede 2017'den beri İslamofobik vakaların listelendiğini ve yayımlandığını söyledi.
– "Siyasi spektrum, sağıyla soluyla daha da sağa kaydı"
Avrupa ülkelerinde Müslümanların güvenlik meselesi haline getirildiğini ve üzerlerindeki baskıların arttığını gördüğünü ifade eden Bayraklı, İslam düşmanlığının meşru hale gelmeye başladığını kaydetti.
Bayraklı, aşırı sağcıların Avrupa'da oylarını artırdıklarına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Daha da tehlikesi ve kötüsü ana akım partilerin aşırı sağcı partilerin söylemlerini sahiplenmesi, bütün siyasi spektrumun sağa kayması. Birçok ülkede yeşiller ve sosyal demokratlar partilerinde başörtüsü yasağını savunanlar var. Mülteci karşıtlarını sosyal demokratlarda, yeşillerde de görmeye başladık. Siyasi spektrum, sağıyla soluyla daha da sağa kaydı. Aşırı sağ, yeni normal haline geldi. Almanya gibi bir ülkede Almanya için Alternatif Partisi (AfD) gibi bir parti mecliste temsil ediliyor. 20-30 sene önce bu düşünülemezdi, kabul edilmezdi.”
– Rapor çok etkili
Raporda olumlu olumsuz gelişmelerin yer aldığını vurgulayan Bayraklı, raporu Avrupa'daki ülkelerde yaşayan, yereldeki koşulları ve şartları bilen akademisyen ve uzmanların kaleme aldığını, bundan dolayı çok etkili olduğunu anlattı.
Raporun, uluslararası hale geldiğini aktaran Bayraklı, "AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı), raporumuzu 'bölgesel katkı sunan bir rapor' olarak her yıl kullanıyor. Kaynak bir rapor haline dönüştü. Biz raporu sadece yayımlayıp orada bırakmadık. Avrupa Parlamentosu'nda, Avrupa Konseyi'nde, AGİT ve BM’de de paneller düzenledik. Dolayısıyla uluslararası kuruşların gündemine de taşıdık. Bunun neticesinde bilinen, tanınan, bu alanda referans kaynağı bir rapor haline dönüştü." dedi.
Irkçılığın ortaya çıktığı yerin Avrupa olduğunu savunan Bayraklı, "Batılıların, farkı toplumlara hükmetmeye başlamasıyla ve sömürgeciliğin ortaya çıkmasıyla birlikte sömürgeciliği meşrulaştıran ideolojilerinden birisi ırkçılıktır. Özellikle biyolojik ırkçılık." diye konuştu.
– İslamofobi bir kültürel ırkçılık türü
Bayraklı, "biyolojik ırkçılık" söyleminin Holokost'ta zirveye ulaştığını belirterek, bu söylemin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da çöktüğünü ve Avrupa'da genel şekilde kabul edilebilir olmaktan çıktığını söyledi.
Bunun yerine "Bizim kültürümüz daha üstün" söylemiyle 1980'lerde ırkçılığın yeni şekli olan "kültürel ırkçılığın" yükselmeye başladığını anlatan Bayraklı, "Böylelikle kültürel ırkçılığın kapısını açtılar. 'Doğudan gelen insanlar, göçmenler, mülteciler ancak bizim kültürümüze adapte olurlarsa o zaman bizimle eşit seviye gelebilirler.' dediler. İşte kültürel ırkçılık dediğimiz kavram bu. Dolayısıyla İslamofobi bir kültürel ırkçılık türüdür." değerlendirmesinde bulundu.
Bayraklı, Avrupa’da Müslümanların ikinci nesilden sonra toplumsal hayatta daha görünür hale geldiğini belirterek, "Görünür hale geldikçe tehdit olarak algılanmaya başladılar ve bunlara yönelik çeşitli kısıtlayıcı politikalar devreye girdi." ifadesini kullandı.
– Yunanistan'da sembolik minaresiz cami
Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsünden Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu ve Yeni Bulgaristan Üniversitesinden Aziz Nazmi Şakir, Yunanistan ve Bulgaristan'daki Müslüman karşıtlığına ilişkin bilgi verdi.
Hüseyinoğlu, Yunanistan'ın büyük şehirlerindeki Müslümanların sayısının Batı Trakya'daki Türklere göre çok daha fazla olduğunu belirterek, Batı Trakya dışında ülkede 500 bin Müslüman'ın yaşadığını anlattı.
Bunların Pakistan, Bangladeş veya Afrika'dan gelen Müslümanlar olduğunu ifade eden Hüseyinoğlu, bu göçmen Müslümanların çoğunun Atina'da yaşadığını ve bu insanların iki seneye kadar yasal olarak faaliyet gösteren camisinin bulunmadığını dile getirdi.
Hüseyinoğlu, kısa süre önce açılan caminin de kadınlar için ayrılan bölümle 300 kişilik olduğunu, minaresi ve herhangi bir estetiğinin de bulunmadığını belirterek, bu caminin sadece sembolik bir şekilde açıldığını sözlerine ekledi.